Menü
ESPIYE WEATHER
“Cefa istersen ek-biç;
Sefa istersen kon-göç…”
Ziraat ve yaylacılık böyle değerlendirilmiş, Türk boyları arasında yaygın kullanılan bu eski atasözümüzde…
1950’li-1960’lı yıllarda köylerimizin yaşantısı; mahalli basından, makale ve kitaplardan okuduğumuz, büyüklerimizden dinlediğimiz kadarıyla, bugün için tam bir nostalji kuşağını andırıyor…
Tarlalardan yeşeren umutların, sevdaların hüküm sürdüğü, yayla yollarında filiz verdiği dönemler… İmeceler eşliğinde tarla, bahçe, ormanlarda yaz-kış demeden çalışıldığı bu zamanlarda, insanlar birbiriyle dertleşir, fikir alışverişinde bulunurlar ve gençler arasında kaynaşma olmaktaydı. Bu etkileşim, imece kültürünün doğal bir sonucuydu (Yöremizde imece kültürü için bkz. M. Kaya, Bir Çepni Köyü Tarihi ve Kültürü, Samsun 2007, s. 33-35).

“Yok” denilse de kız/oğlan çocuk ayrımının bir nebze varlığını hissettirdiği zamanlardır. Tarlalar işçi istemektedir; biraz da buna bağlı olarak, aile başına düşen çocuk sayısı bugünkünden fazladır. Bugünkü manada ifade edilecek olursa, “erken evliliklerin” moda olduğu dönemlerdir. Köylerde tarla-bahçe-orman işlerini, yaylalarda hayvancılık işlerini yürütecek iş/beden gücü ihtiyacı, çocuk sayısının fazla tutulmasında önemli bir etken olmuştur. Toprağın atıl kalmaması, kardeşler arasında paylaştırılması, herkesin bir an önce yuvasını kurması ihtiyacı, yöremizin söz konusu koşullarından bağımsız gelişmemiştir. “Anadolu kırsalının genelinde de durum böyleydi” denebilir elbette. Yöremiz üzerinden konu ele alındığında; bu duruma tanık olan atma türkülerimiz, zikredilen yakın dönemlerin sosyal koşulları hakkında ipucu verir niteliktedir:

“Evin üstü kiremit
Öteki de hartama
Bir kız verin elime
Bir de sarın arkama”

Yukarıdaki atma türkü, Eynesil havzasına aittir ve 15 Ocak 2018’de A. Keskin’den tarafımca derlenmiştir. “Hartama”dan, “kiremit”ten ve bunların kullanım alanlarından dem vuran türküde, mizah yoluyla kız istenmektedir. Yöremize ait atma türküler, bazı ortak iletiler içermektedirler. Her ne kadar dört dizenin ilk ikisi “hartama”, “kiremit” dese de asıl ileti “kız istemek”tir. Ancak bu türküler gelişigüzel, insanları güldürmek amacı gütmez; yaşanan dönemin sosyal koşullarını aktarır. Evliliğin daha erken yaşlarda yapılmasının, kırsal toplumun gayri resmi yaklaşımlarıyla meşrulaştırıldığı, meşrulaştırılırken toprağa, tarıma, yaylacılığa, hayvancılığa, temellendirildiği ve neticede bunların atma türkülere yansıdığı görülmektedir. Bu nedenle denilebilir ki atma türkülerde yöremizin sosyal tarihine dair çok önemli veriler bulunmaktadır. Bu hususu ayrı bir yazıda değerlendireceğiz.
Eğitim düzeyinin ve olanaklarının bugünkü kadar yaygın olmadığı dönemlerde, köylerimizde gençlerin genelde iki seçenekleri vardı: Birincisi, erkenden evlenip, yuva kurup, toprağa ve yaylacılığa bağlı bir ekonomik gelir elde etme yoluna gitmek. İkincisi, aileye ait topraklar yetersiz ise “gurbete” göçmek. Üçüncüsü ve nadiren tercih edilen yol ise –imkânlar elverdiğince- okumak, tahsil yapmaktı… En yaygın tercih birincide zikredilendi. Birinci yolu seçenlere bugün konuyu açtığımızda ise derinden bir “aah!” çekerek üçüncü yolu seçmediklerine üzülmektedirler. Her ne kadar yöremiz insanı, eski zaman şartlarında bir çıkar yol bularak kendine yeterliği sağlamış, bu süreçte yöre kültürünü aydınlatacak geleneksel birikimlerin bugüne erişmesini sağlamıştır. Mevlüt KAYA