Menü
ESPIYE WEATHER
Bu yazıda, Giresun yöresinde unutulmaya yüz tutmuş eski sözcüklerimizden bir kesit sunacağız. Asya’dan Anadolu’ya taşınan ve asırlardır kullanılagelen, ancak tarihsel süreçte doğal olarak bazı değişikliklere uğrayan bu sözcükleri derledikçe kayda geçirmenin çok önemli bir gereklilik olduğunu her daim vurgulamaktayız. Çağın yaşam koşulları sosyoekonomik bakımdan değiştikçe, köyden şehre göçün sürekli hale gelmesiyle köyler boşaldıkça ve köylerden gidenlerin şehir merkezlerinde “ortaya karışık bir kültür” (!) havuzu oluşturmalarıyla söz varlığımız bir buharlaşma dönemi yaşamaya başladı. Çünkü şehre yerleşenler köyündeki yerel sözcükleri kullanmaya kullanmaya unuttular. Şehrin ortak dili özgün köy söylemlerini tarihin tozlu raflarına kaldırdı.
Türk kültür tarihinin en önemi isimlerinden biri olan merhum hoca, Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in “Türk Kültür Tarihine Giriş” serisini alan farkı gözetmeksizin herkesin okuması gerek. Çünkü bu eserin bugün Anadolu’da yaşayan ve geçmişi anlamaya merakı olan kimselere katacağı çok şey var. Ögel’in Oğuzlarda bugüne kullanılagelen sözcükleri, terimleri ve kavramları bir araya getirmiş olması Anadolu’nun kültür tarihine muhteşem bir katkıdır.

Ögel, eserinde Türklerin yüzyıllar öncesinde “koçur, çorak ve sızlık” gibi sözcükleri “ekilmemiş veya ekilemeyen yer” manasında kullandıklarını aktarmakta, Kaşgarlı Mahmut’un (DLT) eserinde geçen “tüvün” sözcüğünü de bunların yanında tutmaktadır. Türklerin yüzyıllar önce kullandıkları sözcükleri bugün nadiren de olsa kullanıyor olmalarının elbette ki şaşılacak tarafı yoktur. Ancak bunları kayda geçirerek kaybolmalarını engellemek, kültür kodlarımızı unutmamak adına bazı değinmeler de şarttır… Yukarıda aktarılan sözcüklerden “koçur”, yöremizde sülale adı olarak karşımıza çıkıyor (Osmanlı son dönem kayıtlarında da geçmektedir). “Çorak” aynı anlam içeriğiyle Espiye’nin Karaovacık yaylası civarında bulunan iki adet ve Dereli ilçesinin Kümbet yaylası civarında bir adet Çorak obası adıyla karşımıza çıkmaktadır. Buralar muhtemelen adını ağaçsız, gölgesiz, verimsiz olduklarından almışlardır, ancak son yarım asırda hayvancılığın bazı yaylalarda bitmiş olmasıyla bu Çorak’lardan birinin ağaçlanmaya, yeşillenmeye de başlamaları gözden kaçmamaktadır. “Tüvün” sözcüğü ise “dövmek” eylemiyle ilişkilidir. Espiye’nin bazı köylerinde kullanılan “düveneklemek” sözcüğü ile aynı kökten gelmektedir. “Düveneklemek” sözcüğü, “bir alandaki karı veya toprağı çiğneyerek sertleştirmek, dümdüz hale getirmek” anlamında kullanılmaktadır. Düveneklenen kar yere yapışır ve erir, toprak ise taşlaşarak verimsiz hale gelir. Yöre insanı ekilmiş tarlaya giren çocuklara “çıkın oradan, ekini düveneklemeyin!” diye bağırır. Evin çevresinde veya yol olarak, ya da koyun ağılı olarak kullanılan yerlerdeki karlar ise mükâfatlandırılmak koşuluyla çocuklara “düvenekletilir” idi.
Ögel’in aktarımlarında, Türklerin Gobi gibi gerçek çöllere “çöl”dedikleri ancak ot bulunmayan yerlere “daz yer, kel yer” gibi adlandırmalar yaptıkları yer almaktadır. Bu tanımlamalar otsuz, çıplak arazileri çöl tanımlamasından kurtarmak için yapılmıştır. Ögel, “Anadolu’da kullanılan yas, yoz yer, gen yer, bor, ören, taylan, şorak, gibi aslı Türkçe olan deyişleri de bunlara ilave edebiliriz” notunu düşmüştür. Asırlar önce yukarıdaki anlamda kullanılagelen “daz yer” sözcüğü, Giresun yöresindeki yansımalarına göz atalım: “daz-lak”: saçını kazıtmış olan, “dımdızlak”: otsuz, kel arazi, “dazdingil”: çıplak… Türklerin eskiden “ot bulunmayan yerler” için yaptıkları adlandırmalar arasında yer alan “ören” sözcüğünün Giresun yer adlarında da karşılığına rastlamak mümkündür: Ören (Eynesil’de belde). Bunlar coğrafi kategoride yer alan adlandırmalardır.
Ögel eserinde eski Türklerin saban demirine “tış” adını verdiklerini aktararak “bu deyişin kökü de pek anlaşılmıyor” demektedir. Saban demirinin fiziki özelliği veya işlevinden (bir nevi toprağa diş geçirmesinden) hareketle “tış=diş” ilişkisi mümkün olabilir… Yine eski Türk özellikleri gösteren ve Anadolu’da “saban demiri” anlamında kullanılan “enek” sözcüğü ile Espiye-Gülbürnu köyü taraflarında bir mevki adı olan “Henek” arasında bir anlam/köken ilişkisi muhtemeldir… (Kaynaklar: Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, c.2, Ankara 1991, ss.6-13).-Devam edecek- Mevlüt KAYA