Menü
ESPIYE WEATHER

Sayvanlarda bekleyen kişi ateş yakmak, ses çıkarmak suretiyle yabani hayvanları araziden uzak tutardı. Dede Korkut’ta geçen “ala sayvan” ifadesinin karşılığı şöyle verilmiştir: “Güneşten korunmak için yapılan gölgelik, alaca bezden yapılmış güneşlik.” (s. 1, dpn. 2). DKH’deki sayvan insanı güneşten, yöremizdekiler ise yağmurdan korumaktadır. Yörede sayvanların atma türkülere de yansıdığı görülmektedir: “Tekiroğlu tekleme / Sayvanları bekleme (…) -Giresun-Espiye yör.”
“Sakallı bozaç turgay sayradıkta… (s. 1, dpn. 9)” DKH’de geçen “sayradıkta” sözcüğü çayır kuşunun “ötüşünü” ifade etmektedir. Yöremizde “uyurken konuşmak” manasında kullanılan “samıramak” sözcüğü ile “sayramak” sözcüğü arasında belki bir ilişkinin varlığı düşünülebilir.
DKH’de geçen “hışmetmek” sözcüğü (s. 4) yöremizde aynı anlamda kullanılmaktadır: “Allah seni hışmetsin!” (=hışmetmek=helâk etmek).
“At ayağı külük, ozan dili çevük olur…” DKH’de geçen bu sözdeki (s. 6) “külük” bugün yöremizde at, katır gibi yük hayvanları için kullanılır. Hızlı yürüyen insanlara da “gölük gibi!” diyerek yakıştırma yapılır.

Aşık atmak: Yöremizde sık kullanılan bu eski deyim, birinin diğerine üstünlüğü vurgulamak için söylenir: “Sen benimle aşık atamazsın!”; “Sen kiminle aşık atıyorsun!”. Eliyle yapacağı bir işi beceremeyen kimseye de “Hay senin elinin aşığına/ aşığını…!” diye çıkışılmaktadır. DKH’de (s. 6) geçen aşık oynamak ifadesinin karşılığı “koyunların aşık kemikleriyle oynanan bir oyun…” şeklinde geçer. İkisi arasında bir ilişkiden söz edebilmek mümkündür.
DKH’de geçen “götün götün gitmek” (s. 7) ifadesi “geri geri gitmek” anlamındadır ve bugün yöremizde birebir aynı biçimde kullanılmaktadır.
“Pürçek” (saç-kâkül), “arkuru” (çapraz, eğri, çarpık) gibi sözcükler de DKH’de (s. 9, dpn. 41-42) geçen anlam/yan anlamlarıyla yöremiz kırsalında halâ kullanılmaktadır: “Arkuru gidelim, tez varalım!”; “Pancar pürçeği” (Karalahananın saç gibi uzun olan çiçekli kısımları).
DKH’de geçen “yalabıdak” sözcüğü “birdenbire, şimşek çakar gibi” anlamında verilmiştir (s. 15, dpn. 66). Giresun kırsalında da bu sözcüğün şeklen küçük bir değişiklikle, aynı anlamda kullanıldığını görüyoruz: “Yalpadak/yalpacak: Aniden”. “Yalap şap iş yapmak: Acele, hızlı ve üstünkörü işi bitirmek”. Dahası, yöremizde kullanılan ve unutulmaya yüz tutmuş, özgün bir ifade ile DKH’de geçen “yalabıdak” sözcüğünün kökteş olduğuna şüphe yoktur: “Çeşmek yalapladı: Şimşek çaktı” (Giresun-Espiye, Çepni k.). Giresun’un Eynesil ilçesinde ise “çişmak çaktı” şeklinde ifade edilmektedir (Araştırmacı Şükrü Çoban’ın “çişmak” ile ilgili dahaca önemli tespitleri bulunmaktadır. Eynesil’de halen bir kısım yaşlıların, şimşeğe “çişmak” dediğini Sn. Çoban aktarmıştır.) “Yalaplama”nın eski Türkçede “aniden parıldama, parlama” gibi anlamı da vardır. Yöremiz söylemindeki alev=yalavu=yalpadak/yalpacak (alev/ateş parıltısı gibi hızlı) dönüşümü de bu çerçevede değerlendirilebilir.

“İlenmek” ve “ilenç” gibi sözcükler de DKH’de olduğu gibi, bugün yöremizde aynı anlam ve şekilde kullanılmaktadır.
(Kaynaklar: Orhan Şaik Gökyay, Dede Korkut Hikâyeleri, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976; Mevlüt Kaya, Bir Çepni Köyü Tarihi ve Kültürü, Yüksel Ofset, Samsun 2007). –Devam edecek…Mevlüt KAYA