Menü
ESPIYE WEATHER
Asya’dan Anadolu’nun ücra köylerine, Türk kültürünün özünden süzülerek gelen, çağlar boyu varlığını süren pek çok Türkçe sözcük, artık gündelik konuşma dilinde yer bulamamaktadır. İnternet çağının en büyük olumsuz getirilerinden biri de budur. Gündelik iletişim dili 21. yüzyılda, gerek hızlı teknolojik gelişimin kontrolsüzlüğüne, gerekse çağın üretim-tüketim biçiminin değişmesine bağlı olarak ciddi bir yabancılaşmaya maruz kalmaktadır. Böylelikle kültür değişmesi dediğimiz süreç kaçınılmaz hale gelmektedir, çünkü kültür ve dil bir bütündür.
Türkçenin en önemli eserlerinden olan Kaşgarlı Mahmut’un 11. yüzyılda yazdığı Divan-ü Lügati’t-Türk ve Türk edebiyatının en önemli ürünü olan Dede Korkut Hikâyelerinde geçen sözcüklerin büyük bir kısmının 21. yüzyılda Giresun yöresinde halâ varlığını sürdürüyor olması, dilin canlı olduğunu ve sözcüklerin değişime uğrasalar da özlerini yitirmediklerini göstermektedir. Bu kısa yazıda, Giresun yöresinde çağlar boyunca unutulmayan ancak çok nadiren kırsalda kullanılan, diğer bir deyişle her geçen gün tarihin derinliklerine gömülerek kullanım oranı düşmekte olan sözcükleri hatırlamaya çalışacağız. Bu sözcüklerin, Dede Korkut Hikâyelerinde (=DKH) de geçtiğini tekrar belirtmek gerekir.

“Ağıldan tümen koyun ver bu oğlana, şişlik olsun”
Şişlik: O. Şaik Gökyay’ın hazırladığı Dede Korkut Hikâyelerinde bu sözcük “şişe geçirilip kızartılacak koyun veya kuzu; büryanlık koyun ya da kuzu” şeklinde anlamlandırılmıştır (s. 7, dpn. 32). Bugün Giresun kırsalında kullanılan “şişek” sözcüğü ile kökteş olması muhtemeldir.
DKH’deki “Kılıç çalmak”, bugün genelde “kılıç sallamak” diye söyleniyor. Ancak yöremizde “kaşık çalmak” (kaşıkla hızlıca yemek yemek), “ağzına çalmak” (yüzüne tokat atmak) biçiminde kullanımı düşünüldüğünde yine akla DKH metinleri geliyor.
“Sağrak” DKH’de kadeh/içki olarak geçiyor (s. 21, dpn. 34). Aynı sözcük bugün yöremizde “yağ sağrağı” (tereyağı kabı) şeklinde karşımıza çıkıyor. Aralarındaki ilişki kaçınılmazdır.
“Sası dinli” DKH’de “kâfirler” için kullanılmış olup, buradaki “sası” sözcüğü “kokmuş, çürük, bozuk” anlamındadır. Yöremizde ise aynı anlamda kullanılan “sasuk” sözcüğü göze çarpmaktadır.
Hem Divan-ü Lügati’t-Türk’te hem de DKH’de geçen (s. 24) ve yöremizde kullanılan “belinledi” sözcüğü, “uykusu içinde korktu, irkildi” anlamındadır.
DKH’de (s. 25) geçen “tulga” sözcüğü başlık/miğfer anlamındadır. Giresun-Dereli kırsalında bugün, evlilik yaşı geçmiş olan ve evlenemeyen erkeklere “tolgasız kaldın!” denmektedir. Bu iki sözcüğün aynılığını tartışmaya gerek yoktur. DKH’de “keçe başlık” anlamında kullanılan “börk” (s. 25) sözcüğü de Giresun kırsalında yer yer “bölg” şeklinde kullanılmaktadır

DKH’de geçen “kara pusarık” ifadesi “kör duman; göz gözü görmez duman” (s. 26, dpn. 122) anlamında kullanılmıştır. Giresun yöresinde de “pusaruk” sözcüğü aynı anlamda kullanılmaktadır: “Ayam (hava) bugün pusaruk/pusardı”, “Hava puslu”, “Buralar esük (rüzgâr) pusuk”.
DKH’de “kulan” sözcüğü (s. 27) “yabani eşek” anlamında kullanılmıştır. “Kulan” ya da “kulun” yöremizde yer yer at veya tay anlamında kullanılmaktadır: “Öyle ağır konuşuyor ki adama kulun attırır (kulun attırmak=karnındaki yavrusunu düşürtmek)”. Burada “adam” gebe ata benzetilerek muhatabın çok ağır konuştuğu ifade edilmek istenir. Sinek ve böceklerin yumurtalarını bırakması ise “gunnamak” şeklinde ifade edilir. Muhtemelen bu sözcükler arasında “kulun=kun” uzun-kısa söyleniş biçimi mevcuttur. Kulun=kulan ayrıca yayla ve köylerdeki sazlık yerlerde ya da dere kenarlarında biten kısa boylu geniş yapraklı bir ota Giresun kırsalında verilen addır. Bu otun yaprağının at ayağına benzemesi ve atların/tayların bu otu yemesi, doğal olarak akla bir köken ilişkisini getiriyor… 
(Kaynaklar: Mevlüt Kaya, “Kulun Sözcüğü ve Kuluncak Köyü’nün Ad Menşeine Tarihsel Bir Bakış”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 19/3, 2017, ss. 203-216; Sezai Balcı-Mevlüt Kaya, “Divan-ü Lügati’t-Türk’ten Giresun Sosyal Antropolojisine Uzanan Söz Varlığı, Uluslararası Karadeniz Havzası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, Yıl:1,Sayı:3, Eylül 2015; Orhan Şaik Gökyay, Dede Korkut Hikâyeleri, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976) -Devam edecek-