Yöre geçmişinin dilsiz tanıkları…
İki türlü eski taş duvardan söz edebiliriz yöremizde: 1. Ev, ahır, köprü, yol ve ortak kullanılan bazı meskenlerin duvarları. 2. Yığma yöntemiyle yapılan, basit tarla ve bahçe duvarları.
Eski tarihlere doğru gidildiğinde, yüzlerce yıl öncesine ait yayla/oba duvarlarına da rastlanmaktadır yöremizde: Halk arasında “Hacı Abdullah Duvarı” olarak bilinen ve 400 yıl önce yapıldığı söylenen, Alucra-Çıkrıkkapı yaylasının eski dönem hudutlarını belirleyen altı buçuk kilometre uzunluğundaki duvar, bugün hâlâ ayaktadır. Rivayetlere göre, duvarla sınırlandırılan bu alan, söz konusu dönemlerde “ekenek” (=ekinlik) olarak kullanılmıştır. Hacı Abdullah adıyla anılan arazi sahibi zatın, bu duvarı Rumlara yaptırdığı söylenmektedir. Yakın tarihlerde ve günümüzde bu tür hudut belirleme işlemlerinde, artık teknik imkânlar çokça yaygın olduğundan, doğal olarak kimse taş duvarla uğraşmamaktadır.
Yöremizde halk arasında “pê/pee” olarak bilinen taş duvarlar ile normal taş duvarları birbirinden ayrı tutmak gerekir. “Pê/pee” denilen tür, genellikle yamaç arazideki taşınmaz mülkün korunması için, arazideki toprağın akmaması, hayvanların araziye girip zarar vermemesi için yapılagelmiştir. “Pê”lerde herhangi bir harç kullanılmamış, taşların üst üste düzenli olarak yığılması yöntemiyle yapılmıştır. Yamaç arazinin dip kısmına/sonuna/alt girişine yapılan “pê”ler, genellikle arka tarafa doğru meyillidir. Bu durum “pê”lerin dayanıklı olmasını, günümüze dek ulaşmasını sağlamıştır.
Yöremizde, basit usul yığma yöntemiyle yapılan, “basit duvar” manasında kullanılan “pê/pee” sözcüğünün, Kaşgarlı Mahmut’un yazdığı Divan-u Lügati’t-Türk’te geçen “berk=bek” sözcüğü ile ilişkili olduğu muhtemeldir. Kaşgarlı’nın eserinde “berk=bek” sözcüğü; “muhafaza edilmiş, tahkim edilmiş, sağlam” anlamında verilmiştir. Tarla, bahçe koruma amacıyla, bunların zeminini ve mülkiyet haklarını sağlamlaştırma amacıyla yapılan yığma duvar olan “pê”ler mantık itibarıyla Kaşgarlı’nın aktardığı anlamla aynı doğrultudadır.
Zamanla “pê”lerden düşen/düşürülen taşlar profesyonellik gerektirmediği için herkesçe yerine konabilirdi. Yıkılan kısım herkesçe onarılabilir; kısacası herkes yığma yöntemiyle ustasına ihtiyaç duymadan kendi “pê”sini yapabilir ancak duvar yapamazdı. Duvarlar özel harçlarla yapılır, uzun ömürlü olması için bazı hesaplamalarla inşa edilirdi. İplerle teraziye alınır, taşları özenle seçilirdi. “Pê”lerde olduğu gibi her taşla yapılamazdı: “Her taştan duvar olmaz”dı çünkü.
Duvar sözcüğü Farsça (dîvâr)’dır. Duvarlar, daha ciddi, daha dayanıklı yapılmışlardır. Duvarlarda, meskenin önemine göre, bazı organik bileşenler (yumurta akı, soğan, sarımsak, kıl, kan vs.) kullanılmış, bazen de sadece harç yapmaya elverişli topraklar kullanılmıştır. Eski evlerin taş duvarlarında genellikle sarı ve yağlı toprağın harç olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu evlerin alt kısımlarındaki ahırların çevresi ise bazen çift duvar biçiminde yapılmıştır. İki duvarın arasına özenle seçilmiş kuru toprak konulmuştur. Bu durumun izahı ise ahırın ağır rutubetinin eve, evde yaşayanlara ve ahırdaki hayvanlara zarar vermemesidir.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, mesken, köprü ve yolların bazı kısımlarına yapılan duvarlar, herkesin değil, duvar ustalarının işiydi. Bu ustalara halk arasında “karataş ustası” denirdi. Karataş ustaları her köyde az sayıda bulunurdu. Duvar yapımı sırasında, diğer işçiler bunlara yardım ederlerdi. Karataş ustalarının günlük ücretleri, normal işçi ücretlerinden fazla olurdu.
Oyun olanaklarının kısıtlı olduğu eski dönemlerde, sağa sola koşturan, “pê”lere tırmanarak taşları düşüren çocuklara, büyükleri çok kızardı. Yığma taştan “pê”lerin yıkılması, istenmeyen bir durumdu. Yaylımdaki hayvanların “pê”lerin başına varması, oradan taşları düşürmesi de engellenmeye çalışılırdı. Bu durumları önceden engelleyebilmek “pê”lerin başına bazı ağaçlar dikilirdi. Böylelikle “pê”lerin yıkılması önlenir, toprağın aşağıya akmasının, korunağın yok olmasının önüne geçilmiş olunurdu…
Yöremizde “pê” ile ilgili bir atasözü veya deyim yok denebilir. Ancak duvarla ilgili onlarcası vardır. Çünkü “pê”lere göre duvarlar daha sağlam, dayanıklıdır. Dedeler, babalar, analar, abiler “arkasını yasladığı duvar”dır insanın. Hiç kimse, “pê”ye yaslanmayı aklına bile getirmemiştir “duvar” dururken.Mevlüt KAYA