Geçen haftaki yazının devamıdır…
13 Birinciteşrin 1938 tarihli Akgün gazetesinde yer alan “Ortaokulda Talebe Kesafeti (D. Köymen)” başlıklı yazıdan hareketle, Tirebolu ve Görele kazalarındaki ortaokul ihtiyaçlarına değinmiştik. Söz konusu yazının devamını aşağıda naklediyoruz:
“…Genç ve kudretli Türk inkılabının bu şuurlu hızı önünde milli bahtiyarlığımızın heyecanını duyuyoruz. Çocuklarını okutmak için bu kadar tehalük ve fedakârlık gösteren memleket, milli kültürün icap ettirdiği zaruretleri duymuş ve idrak etmiş demektir. Bugün burada muhterem Kültür Bakanımız Saffet Arıkan’a arz ettiğimiz bir hakikati tekrar etmek zarureti hâsıl oldu:
Tirebolu ve Görele mıntıkalarımızda bir mıntıka ortaokulu açmak. Bu iki kazamızın 100 bin nüfusu var. Kasaba dâhilindeki ilkokullar ve köylerdeki üç sınıflı ilkokullardan başka, bu bölgede (Eynesil, Çanakçı, Ortacami, Espiye yatılı okulları gibi) dört büyük ve tam teşkilatlı köy yatılı mıntıka okulları var. Şu hakikat, bu mıntıkada bir ortaokulun vücudunu zaruri kılmaktadır. Esasen, bugün oradaki çocukların çoğu, Giresun Ortaokulu’na gelememektedir. Bugün Giresun ortaokulunu dolduran ve süratle artan talebe Giresun merkezinin, yakın köylerinin ve Bulancak’ın talebesidir. Tirebolu ve Görele’den gelenler hali vakti yerinde olanlardır. Bu gidişler, Giresun Ortaokulu’na gelecek sene de fazla talebe müracaat edecektir.
Belki 2-3 sene sonra bu okulun mevcudu 1000’e çıkacaktır. Tirebolu ve Görele bölgesinde açılacak bir ortaokulun bu vaziyeti önleyeceği kanaatindeyiz. Esasen kaza merkezlerinde birer ortaokul yaratmayı prensip edinen yüksek kültür bakanlığımızın bu ihtiyacımızı göz önünde tuttuklarından ve ilk fırsatta cevap vereceklerinden emin bulunuyoruz.” (Doğan Köymen, “Ortaokulda Talebe Kesafeti”, Akgün, 13 Birinciteşrin 1938).
Cumhuriyetin ilanından sonraki süreçte genç nüfus hızla artmaya başlamıştı. Savaşların, işgallerin sona ermesi, Anadolu’da halkın gündelik yaşantısının önemli ölçüde rahata kavuşması bunda etkiliydi. Ancak yine de salgın hastalıklar, gıda buhranları, ulaşım ağlarının yetersizliği, tarım alanlarının tam anlamıyla kullanılabilir halde olmaması gibi sorunlar, ülke gündemini meşgul ediyordu. Diğer yandan, toplumsal, siyasi ve hukuki alanda önemli inkılapların gerçekleştirilmeye başlanması çağdaşlaşma yolundaki kararlılığı ortaya koyuyordu.
Eğitim ise başlı başına, acil bir gereklilik olarak nitelendiriliyordu. Eğitim alanında büyük yenilikler yapılmaktaydı. 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i tedrisat kanunu ile öğretimde birliğin sağlanması hedeflenmişti. Milli eğitimin inşası açısından bu kanun önemli bir adımdı. Öte yandan hükümet ve halk işbirliği ile okulların ve öğretmen sayısının arttırılması yolunda ciddi girişimlerde bulunuluyordu. Halkın doğrudan katkı ve destekleriyle köylerde yaptıkları okullar için öğretmen talebinde bulunduğuna dair haberlere söz konusu dönemde oldukça sık rastlanmaktadır. Bir örnek olarak, Akgün gazetesinde yer alan ve yukarıda bir kısmı aktarılmış olan yazıda Görele ve Tirebolu kazalarının ortaokul ihtiyacına dikkat çekilmiştir. Giresun merkez kazada yer alan mevcut ortaokulun öğrenci sayısının giderek artması, diğer iki kazadan buraya öğrencilerin gelmesi ve neticede merkez kazadaki okulun yetersiz hale geldiği dile getirilmiştir. Bu doğrultuda Kültür Bakanı Saffet Arıkan’a bilgi verilmiş ve okul ihtiyacının giderilmesi talep edilmiştir. Sorunun çözümünün ise Görele ve Tirebolu’ya birer mıntıka ortaokulunun yapılması ile gerçekleşeceği aktarılmıştır…
Eğitimin, öğretimin ne denli önemli olduğu anlaşılmıştı. Kalkınmanın temelinde yatan enerji, gençlerin eğitim-öğretime tabi tutularak tahsilli, aydın bireyler olmasıyla açığa çıkacaktı. Köylü, “sırtında taş taşıyıp” çocuğunu okutacaktı. Nüfus giderek artıyor, genç nüfus hızla artıyor; eğitime olan talep artıyor, dolayısıyla okul ve öğretmen ihtiyacı da artıyordu. Bu artışlar, toplumsal yaşamın her alanında, olumlu etkilerini yıldan yıla gösterdi ve Anadolu’nun kalkınmasına tartışılmaz ölçüde ivme kazandırdı…(MEVLÜT KAYA)