Menü
ESPIYE WEATHER
İlk parçası geçen hafta yayınlanan aşağıdaki yazıyı anlamlandırabilmek adına, yazının önceki kısmını okumak gerekir… 1936 yılında, Eynesil köyü ve Espiye nahiyesinde yapılan okullar hakkında, Giresun basınının önemli bir kolu olan Akgün gazetesinde yer alan yazının devamı şöyledir:

“… Okul baştanbaşa boyanıyor. Alt kat bölmeleri henüz döşenmemiş. Tamamlamak için çalışıyorlar. 50 çocuğun yatı vaziyeti temin edilmiş.
Halk, köylü, binlerce lira sarf ederek meydana getirdiği bu büyük eser önünde sevinç, heyecan duyuyor… Mektep hakkında birkaç kişi ile konuşmak istedim. (…) ‘Bize öğretileni yaptık’ cevabını verdiler…
‘Espiye Okulu’
Espiye Okulu, 929’da beş dershaneli olarak yapılmış güzel bir mekteptir.
Son yıllarda okula iki pavyon ilave edilmiştir. Biri yemekhane, diğeri yatakhane. Bu yapıların hepsi birden bir güzellik ve tamlık örneğidir… Boyalı geniş yatakhane kısmında, hamam ve banyo yerleri de muntazamdır. Yemekhanesi, mutfağı, kileri, dolapları, yemek takımları, hâsılı her türlü eksikleri tamam…
Okulda 240 çocuk okumakta. 36 köyden 51 çocuk yatılı olarak devam edecek. Bunların iaşe, elbise, kitap, kırtasiye ve bütün ihtiyaçlarını karşılamak üzere köy bütçelerine 2134 lira tahsisat konmuş. Bu paralar bankaya yatırılmış, erzak eksiltmeye konmak üzere temin edilmekte… 
İdare şekli umumi muvazeneden tahsisat alan yatılı okullar hakkındaki usül ve nizam dairesinde.
Neharî devam eden çocuklar yakın köylerden gelmektedir. Yakın köy 12 kadardır.
Bunlar arasındaki 2,5 saatlik uzaktaki köylerden, sabahleyin gelip akşamleyin dönen çocuklar var…
Okumak için günde beş saatlik yol yürüyen köy çocukları, köylünün maarife olan alaka ve sevgisini ispata kâfidir... Böyle düşünen köylü, elbette böyle övünülecek eserler yaratır.
Köylüler son yıllarda, yalnız okulun yemekhane ve yatakhane kısımları için on bin liradan fazla para vermişlerdir. 
Eynesil ve Espiye okulları, oradaki ateşli öğretmenlerin halkın ruhundaki yapıcılık sırlarını keşfetmeleri [ile] meydana gelmiştir. Burada, nahiye müdürlerinin de müzaheratkar rolleri göze çarpmaktadır. Hâsılı, el ve işbirliği ile çalışarak meydana getirilen bu okullar –başka vilayetleri bilmiyoruz-  vilayetimizin en güzel okullarıdır. Bu kültür abideleri için çalışanları kutlarız...
Bunları yapan köylünün kültür aşkı büyük ulus asaletinin sönmez ışığıdır. Türk köylüsünü kara cahil sana bazı münevver (!) taslakları, birçok yokluğa rağmen onun dikliği bu muazzam kültür anıtları önünde utanmalıdırlar.” (Akgün,08 Birinci teşrin 1936).

Yağmur çamur, kar fırtına demeden civar köylerden bu okullara eğitim almaya gelen öğrencilerin azmi ve ailelerinin eğitime bakışı, cefakâr yöre insanının çareyi, yarını, kalemle kâğıtta gördüğünün önemli bir göstergesiydi. Kimi yatılı, kimi günlük 5 kilometre yolu yürüyerek eğitim seferberliğine dâhil olan öğrenciler, ailelerinin, köylerinin ve memleketinin aydınlık geleceği için üstleri başlar açık, karınları aç bu yollara koyulmuşlardı. Niyetleri salim olan bu çocuklar, başardılar ve geldikleri yerleri unutmalarının olanaksızlığını da her daim vurgulayarak kendilerinden sonrakileri eğitime teşvik ettiler… Kimileri öğretmen, kimileri asker, kimileri tabip oldular ve kendileri gibi azimli, istikrarlı, başarılı yurttaşlar yetiştirdiler.
Köylü istedi, azmetti, okul yaptı.
Çocukları zor koşullarda bin bir güçlükle açlık, salgın hastalık demeden azmedip okudular.
Atılan tohumlar filiz verdi.
O çocuklar gün geldi, nesiller yetiştirdiler memleket için.
Filizler büyüdü, gövde oldu.
Yıllar geçtikçe okuryazarlık ve eğitim oranı artarak gitti.
Gövdeler başak verdi.
O başaklardan beslendi memleket.
Başakların tohumunu köylü atmıştı.
O tohumlar köylünün büyük bir heyecan ve arzuyla inşa ettiği okullardı. Mevlüt KAYA