Menü
ESPIYE WEATHER
"Tirebolulu Binbaşı Hüseyin Avni, 1915’te yazdığı bir makalede, Tirebolu yöresindeki
Çepni Türklerinin eski töreleri olan otçu göçünü koruyup, sürdürdüklerini belirtmiştir. Otçu
göçünün kökenlerini irdeleyen makalede, göçer Türklerin eskiden hayvancılıkla meşgul
oldukları ancak bunların, ailelerin ihtiyaçlarına cevap vermemeye başlamasıyla ekinliklerin
ortaya çıktığı ve böylece toplumun iki ayrı meşgaleye yönelmek zorunda kaldığı
bildirilmektedir. Hayvancılığın ve tarımın vazgeçilmez uğraş haline gelmesiyle işler ikiye
bölünmüş, ortaya otçu göçü çıkmıştır.
Hüseyin Avni’nin bildirdiğine göre, Osmanlı hâkimiyetinin son yıllarına dek yöre insanı
her yıl şubat ayı sonlarında yaylalara çıkmaya başlardı.Genellikle köylerde çalışacak güce
sahip olmayan çocuklar ve yaşlılar, hayvanlarla birlikte yaylaya gönderilirdi.İş yapacak gelinler
ve yetişkinler köyde kalırlar, imece usulüyle tarlaları ekerlerdi. Yöre arazilerinin genelde yamaç
olmasından dolayı sabanla tarla sürme yaygın değildi.Mayıs ayına dek süren darı ekimi ve
tarladan yabani otların iki defa kazılmasının ardından yayla hazırlıkları başlardı.
.Herkes en
güzel kıyafetlerini giyer, yolluk hazırlardı.Erkekler silahlarını kuşanır, kemençe ve diğer
çalgılarını yanlarına alırlardı. Her köyün insanları ayrı gruplar halinde Perşembe günü toplanır,
yola koyulurdu. Bazı köylerin yaylaya uzaklıkları iki günü bulduğundan, buradakiler Cuma
günü yaylada olabilmek için Çarşamba’dan yola çıkarlardı.
Yayla yolunda büyük bir şölen olurdu. Erkekler silah atar, türkü söyler, nara atar ve
kemençe çalarlardı. İnsanlar, kümeler halinde hem eğlenir hem de çabuk yürürdü. Ortalama bir
günlük sürede yaylaya varılırdı. Obalara yaklaşılınca heyecan artar, silah patlamaları dağları
inletir, naralar atılırdı. Cuma günü (derim günü) köylüler obalarına vardıklarında toplanıp
pazar yerine (derek/derneklerine) varırlar ve bir araya gelirlerdi. Burada büyük bir şölen
yaparlardı. Cumartesi günü aynı kutlamalarla köylerine dönerler, fındık bahçelerinin
bakımlarını yapmaya koyulurlardı.Bu sürece yörede “otçu göçü” denilmekteydi. Otçu göçü,
Giresun’un kıyı ilçelerinde rastlanan bir gelenek olmakla birlikte daha ziyade Espiye, Tirebolu,
Görele, Eynesil ve Şalpazarı yöresinde yaygındır.
Haziran sonu ile Temmuz ortalarına rastlayan otçu göçünde, yayla yolları çok kalabalık olurdu...
Otçu göçleri perşembe günleri yola çıkar,ertesi Cuma günü aynı şenlikle Karaovacık pazarına giderdi. Pazara belki 30 pare köyün otçu göçü alayı gelirdi.Davul, zurna, kemençe, şenlik, horan akşama kadar sürerdi.İyi kötü silahını kapan ateşe başlardı. 1980 yılından önce her pazar şenliğinde 3-5 adam vurulurdu. Nihayet o günler geride kaldı.. Emekli Cumhuriyet savcısı Güceli Ahmet Kufacı"Güce Tarihi" adlı araştırmasında yöreden bir otçu göçü türküsünü şöyle derlemiştir:

Patlar barut tabancaları,
Üstüne de dinamit.
Kafilenin mimarı
Hacı Ömer'in Hamit.

Yayla yollarından,
Geldik bizim obaya
Selam olsun obamız
Kulparlılara.

Biz obaya gelende,
Obalı çıktı seyre
Toptan horan bağladık,
Göğyamanın düzüne.."

Derin vadilerde yankılanan bu türküler, at ve katırlara takılan çan ve kor sesleri, boncuklarla, dokumalarla süslenen inekler ve daha neler neler şimdi çok eskilerde ve hatıralarda kaldı..

Konuyla ilgili uzunca bir makalesinden yararlandığım çok sevgili tarih araştırmacısı hocamız Mevlüt Kaya'ya çok teşekkür ediyorum.
Foto.1:Güce/Giresun -Abdi Kufacı