Menü
ESPIYE WEATHER
Belki içinizden hatırlayanlarınız çıkacaktır. 1980 li yıllarda Espiye’deki Pazar fotoğraflarından bir tanesini hiç unutamam…Espiye’de Pazartesi günleri oldukça renkli ve hareketli geçerdi… Size, Espiye’de yaşadığım bir Pazar anısını sunmak istiyorum. İnsanın hayatında, bazı hikâyeler günün birinde çok derinlerden çıkıp, yıllar sonra karşısına dikiliyor. Bambaşka bir anlama bürünerek..Beyaz bir Murat 124 araba, motor kapağının üzerine dizilmiş yüzlerce minik ilaç şişesine benzeyen şişeler… Şişelerin içi dolu! Arabanın çatısının üstünde birkaç litre su alabilecek büyüklükte içi su dolu cam bir kavanoz, içinde bir yılan. Bu bir su yılanı olsa gerek…Arabanın etrafında her zaman üç satıcı olurdu. Bunlar, oradan geçen köylülere, şişenin içindeki ilacın her türlü derde derman olduğunu, birazdan şişenin içindeki yılanın bu ilaçların verdiği güç sayesinde üç dört metre havaya fırlayıp tekrar şişenin içine gireceğini tekrarlayıp dururlardı…Yoldan geçen köylüler birbirlerine” ura ho şişenin içindeki yılan şimdi on metre havaya fırlayıp tekrar şişenin içine düşcek.” Diyerek, bilmeden etrafta eşe dosta satıcıların reklamını yaparlardı. Yılanın havaya zıplamasını bekleyen köylüler çoğaldıkça çoğalır, satıcı da bu arada her derde deva! İlacını hazır kalabalığa bir güzel satardı. Bende bir defa okulumu asıp saatlerce yılanını şişeden çıkıp havaya fırlamasını bekledim… Nafile.İlginç olan bu satıcıların her hafta pazara gelip, aynı hikâyeleri tekrar anlatması, birçok köylünün anlatılan hikâyeye inanmasıydı. Herkes, günün birinde o yılanın kavanozun içinden çıkıp havalanacağına inanıyordu. Hatta bu adamların sattıkları ilaçların bir çok köylüyü iyileştirdiğini söyleyenler bile çoktu….İçimizdeki hikâyeler, hayattaki deneyim ve yaşadıklarımızla-hele bu başka kültürlerle yoğrulursa- bağlantılı olarak değişik bir anlama bürünüyor. Ben otuz yıl önce İsviçre’ye gitmeseydim, herhâlde içimdeki hikâyeleri analiz etme şansım (böyle)  olmayacaktı. İnsan ister istemez görüp-yaşadıklarını birbirleri ile karşılaştırıyor. Hayat bir yarış Yaratıcı olmak zorundayız. Bilime tekniğe ve sanata (her türlü) sarılıp, arka çıkıp, geliştirmeliyiz. Eski politik alışkanlıklarımızdan kurtulmanın zamanı geldi.
İnsan yaşadığı topraklardan kopup başka ülkelere gittiğinde, orada gördüğü iyi şeylerin bir gün kendi memleketinde de olmasını hayal ediyor. Burada, kırk yıl önce babamın köy kahvesinde arkadaşları ile yaptığı politika tartışmalarını, bizim kuşak gözü yumuk bazı ideolojilerin peşinden gitmemizi anlatmaya hiç niyetim yok. Bu yolda neler yaşadığımızı, ne açılar çektiğimizi  herkes az çok bilir. Anlatmak istediğim:
Yılanın havaya yükselip tekrar kavanozun içine düşmesini beklemekten vazgeçmeliyiz…
Burada gururla takip ettiğim Espiye Gezginleri’ni anlatmadan geçemeyeceğim. Ne zaman onların yeni keşif fotoğraflarını görsem, “neden ben de orada değilim” diye onlara imreniyorum. Onlar, insanın iç dünyasına da biraz yatırım yapmak gerektiğini bize çok güzel bir şekilde anlatıyor. Burada şunu iddia ediyorum; Espiye bir gün “Espiye Gezginleri” sayesinde müthiş bir turizm beldesi olacaktır. Bence bunun ön hazırlıklarını profesyonelce yapanlar kazançlı çıkacaktır.
Yazımın başlarında; başka ülkeleri görmek, insanı ister istemez derin bir öz eleştirinin içine soktuğunu belirtmiştim. Ben kendimizi eleştirmeye başladığımızda daha fazla gelişip güzelleşeceğimize inananlardanım. Umarım, güzel Espiye’miz için herkesin yapıcı eleştirileri fazlasıyla ortaya çıkar, bunun için  “Haberespiye”nin çok ideal bir platform olduğuna inanıyorum.Abdullah Dur -İSVİÇRE