“Hangi vali birine zulmeder ve o zulüm bana şikâyet olunur da; ben o zulmü ortadan kaldırmazsam; o kimseye ben zulmetmiş ve adaletten ayrılmış olurum.” (Hz. Ömer)
***
Bakan Soylu, Rabia Naz’ın ölümündeki sırrı gördü mü?
***
Rabia Naz’ın ölümündeki sır perdesi hala 1,5 yıldır aralanmamış…
Belki de bugüne kadar iktidar ve muhalefetiyle herkesin ilgi odağı olan böyle başka bir ölüm vak’asıolmamıştır…
Öyle bir ölüm vak’ası ki;HSK’dan Adalet ve İçişleri Bakanlığına, İktidar partisinden muhalefet partilerine varıncaya kadar herkes ve her kesim devrede, ulusal basından mahallibasına, sosyal medyadan haber sitelerine varıncaya kadar herkesin tâkibinde!..
Lakin 1,5 yıldır aydınlanamayan bir sır!..
11 yaşındaki bir kızın ölümü; kaza mı, cinayet mi, intihar mı?
Nasıl bir sırdır kibir buçuk yıldır aydınlanamıyor?..Aydınlanamıyor mu, yoksa aydınlatılmıyor mu?
***
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bundan 7 ay önce bu ölümle alakalı bir açıklama yapmıştı…
Sayın Soylu, açıklama yaparken (enteresan olan Türkiye’de sağır sultanların dahi duyduğu bir hadise için) önce Rabia Naz'ın ölümünden bir tanıdığı aracılığıyla haberdar olduğunu notunu düşerek söze başlıyor ve "Birisi bana dedi ki, orada hatırlı bir kişi sayesinde bu çocuk öldü ve bu çocuğun ölümünü orada sizin emniyet teşkilatınız dâhil olmak üzere herkes işbirliği yaparak bu çocuğun ölümünü düşme olarak gösterdi." ifadelerini kullanıyor… Ve son söz olarak da: "Benim araştırma gücüm, polisimin, emniyetimin, kolluk kuvvetlerimin, mülkiye müfettişlerimin araştırma gücü bu kadar ve biz bir şey bulamadık" diyordu…
***
Bakan Sayın Soylu, iki gün önce yaptığı konuşmasında bu defa diyor ki: “Aylardan beri bu meseleyi takip ediyorum. Kimse bu meseleye korkudan girmek istemiyor.Girenleri de sosyal medyada ya marjinaller ya da yüreği acıyanlar tepkiyle susturuyorlar…Gördüğüm şudur; Yargı emniyet adli tıp herkes görevini yapıyor. Buradan çıkarılmak istenen hedeflenen sonuç şudur; Rabia Naz kızımız üzerinden yargı, emniyet, tüm kurumlar birileri tarafından felç edilmek isteniyor. Bugüne kadar babanın iddialarını kanıtlayacak en ufak bulguya rastlamadık. Bu meseleyi kapatabilecek Türkiye’de bir güç yok. Böyle bir vicdan da yok.”
***
Ne enteresandır ki:
- 7 ay önce: “Benim araştırma gücüm, polisimin, emniyetimin, kolluk kuvvetlerimin, mülkiye müfettişlerimin araştırma gücü bu kadar ve biz bir şey bulamadık" diyen Sayın Bakan,
- 7 ay sonra:“Kimse bu meseleye korkudan girmek istemiyor…Bu meseleyi kapatabilecek Türkiye’de bir güç yok. Böyle bir vicdan da yok.” diyor!
***
İmdi, merak edilmez ve Sayın Bakan’a sorulmazmı?..
- 7 ay öncesine göre bugün Türkiye’de ne değişti?..
- 7 ay önce,“Bakanlık olarak benim araştırma gücüm bu kadar, biz bir şey bulamadık” derken, 7 ay sonra “Bu meseleyi kapatabilecek Türkiye’de bir güç yok. Böyle bir vicdan da yok.” deniliyorsa; bu bir çelişki değil midir?..
- “Kimse bu meseleye korkudan girmek istemiyor” derken; o korku ve korkulan nedir?.. Korkulan bir şahıs ise o kimdir?.. Kimler, neden korkuyorlar?
- 7 ay önceki“benim araştırma gücüm bu kadar” sözleri de acaba böyle bir korkunun etkisiyle söylenmiş olabilir mi?
- Bugün bu korku, ya da korkulan şey ortadan kalktığı için midir ki, rahatlıkla ve cesaretle “Bu meseleyi kapatabilecek Türkiye’de bir güç yok. Böyle bir vicdan da yok.”denilebiliyor?
***
Yoksa, Bakan Sayın Soylu’nun bu açıklamaları;
- AK Parti içinde güçler dengesinin değiştiğinin bir işareti midir?
- Parti içinde dokunulamayan kişilere bir dokunma mıdır?
***
Bir merak mevzuu daha!..
Rabi Naz’ın ölüm sırrının araştırıldığı süreçte Türkiye genelinde metruk binaların yıkımı ile alakalı bir hukuki düzenleme yapıldı…Ve bu hukuki düzenleme neticesi Rabia Naz’ın ölü olarak bulunduğu metruk bina da yıkılmış oldu!..
İmdi, Rabia’nın ölümü ve ölüm mahallindeki metruk binanın yıkılması(!) tam da Türkiye genelinde metruk binaların yıkılmalarıyla alakalı hukuki düzenlemenin yapıldığı dönemine mi tevafuk etti (rastladı); yoksa,metruk binaların düzenlenme fikri(!) Rabia’nın tam da ölüm sürecine mi tevafuk etti, bilinmiyor!..Zaten böyle bir iddia da Türkiye şartlarında çok uçuk bir iddia olur!
Ölüm mahallindeki esas delillerden biri olan bu metruk binanın yıkımı(!) da muhtemelenMeclis Araştırma Komisyonu’nun gündeminde olmalıdır.
***
Bizler öyle inanıyoruz ki, er geç bu sır çözülecek, adalet yerini bulacak, bu sırrın ucu kime dokunursa dokunsun onlar da hak ettiklerinin karşılığını zerre fire vermeden alacaklardır.
Ancak geciken adalet, adalet değildir!
***
“Yurt ancak adaleti hâkim kılmakla bayındır olur…Adalet Allah'ın yarattıkları arasında kurulmuş bir ölçüdür. Onu Allah kurmuştur. Allah bu ölçünün başına bir idareci dikmiştir ki, o da hükümdardır."(İbn Haldun, Mukaddime)
Vesselam…
AhmedÇıtlakoğlu